Merzifon Tarihçesi
Merzifonun maden yatakları bakımından çok zengin olması, açık bakır yataklarının bulunması yöredeki yoğun yerleşimlerin başta gelen nedenlerindendir. Coğrafi koşulların ticarete uygunluğu da bu gelişmeyi iteleyen, ivme kazandıran önemli nedenler arasındadır. M.Ö. 4. binde yöremizde görülen ilk yerleşimler, madenlerin işletilmesiyle gelişerek M.Ö. 3. binde Anadolunun en zengin beyliklerinin buralarda ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır. İlk yerli halklardan sonra, bugün Hititler olarak bildiğimiz boy, M.Ö. 2. binin başlarından başlayarak yöreye egemen olmuştur. Hıristiyanlığın ortaya çıkışında ve gelişmesinde en etkin rolü oynayan ilk Yedi Kilise buralarda kurulmuş, bunu diğerleri izlemiştir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu Selçukluları ile birlikte bölgede Türk egemenliği başlamıştır. Merzifonun ne zaman ve kimlerce kurulduğu zamanımızda da kesinlik kazanmış değildir. Bununla birlikte, Anadolu Selçukluları Devletinin kuruluşundan çok daha önceleri, Bizans döneminde bile bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Özellikle Gelgiras (Çatalkaya), Aktarla (Nureni) Oymaağaç, Bulak Koç Köy, Alişar ile kent merkezindeki Bizans ve önceki dönemlere özgü kalıntılar bu savın kesin kanıtları olarak, şimdide ayaktadır. 6. Mitridatesin oğlu 2. Pharnakenin Romalılara yenilmesiyle yöremizde tam bir Roma egemenliği başladı. M.Ö. 63de Pompeius, Amasya ve Merzifon Bölgesini, Portus Bithinyaya bağladı. M.Ö. 395de İmparator Theodoriusun ölümüyle Roma ikiye bölündü, yöremizde Bizans dönemi başladı ve İstanbuldan yönetildi. Bölgemiz, 4.yyda Hazar Hükümdarı Salih Han Komutasındaki PEÇENEK ve KUMANLAR tarafından ele geçirildi. Ancak Bizans İmparatoru Marsiyanus 541 yılında bölgeyi tekrar Bizans topraklarına kattı. Justinyanus zamanında bölgede güvenlik sağlandı ve imar çalışmaları hızlandırıldı. (Sf.45deki Resimler) 761 yılında Emir Malik komutasındaki Abbasiler, Bizans ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı ve böylelikle yöremizde Abbasi egemenliği başlamış oldu. Abbasilerle Bizans arasında birkaç kez el değiştiren bölgemiz, Abbasilerin son dönemlerindeki güçsüzlüklerinden yararlanmayı bilen Bizanslılarca 965de yeniden ele geçirildi. Orta Karadeniz ilçesi olan Merzifon, Amasyalı Coğrafya Bilgini STRABOya göre, PHALEMONİTİD adlı bir yerleşim yeri idi. Bulunduğu ovaya FAZEMON deniliyordu.M.Ö. 64de Romalı Komutan Pompei, Pontus Kralı Mitridatı savaşta yendikten sonra, bu bölgede uzun bir inceleme gezisine çıkmış ve PHAZEMONİTİTe de uğramıştır. (Buranın yüzyıllardır adı birçok kez değişen MERZİFON olması güçlü bir olasılıktır.)Merzifon, M.Ö. 20 yıllarında, İmparator OGÜST tarafından bayındır bir duruma getirilmiş ve adı FAZEMON NEOPOLİS olarak değiştirilmiştir. M.Ö. 5.yyda FAZEMON NEOPOLİS, Bizans topraklarına katılmış ve Merzifon adıyla anılmaya başlanmıştır.Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Merzifonun en az iki bin yıllık tarihi olduğundan söz eder. Merz sözcüğünün Farsa da SINIR, YEREL ve SESiZLİK anlamına geldiğini, sonundaki FON takısının PONT sözcüğünün Arapçalaştırılmışı olduğunu söyler. Buna göre Merzifon, Pont Sınırı ya da Pont Karargahı anlamına gelmektedir. Alman Bilginlerinden, Doğu Ülkeleri Tarihçisi MORTMAN, 1850 yılında, Samsun üzerinden Merzifona uğramış, o da Merzifonun en az iki bin yıllık bir geçmişi olduğunu ve eski çağlardaki adının PRAZEMON olduğunu yazmıştır.M.Ö. 334de Makedonyalı Büyük İskender Anadoluyu ele geçirip savaşta Daryüsü (Dara) yenince bütün Kapodokya (Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan; Erzurum, Gümüşhane, Rize, Trabzon, Samsun, Çorum ve Yozgat tan oluşan bir bölge) İskenderin egemeliği altına girmiştir. Daha sonraları yörede İran Valis olarak görev yapan Mitridat, İrandan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmuştur. Mitridat soyundan gelen hükümdarlar, Amasyayı kendilerine başkent yapmışlardır. Ctitesin torunlarından 5. Mitridat M.Ö. 222de şimdiki Merzifonun yerinde bir kale yaptırarak Amasya ve Osmancık Boğazlarını koruma altına almış, buraya da Merzifon, Merzipan, Merziban denilmiştir.
Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Hülasatül-Fetva adlı bir kitabın arkasındaki Sadettin Muhammed-ül Merzifoni, Elmüştehir Bisad-İrrumi adlı bir kişinin, Rebiül-Ahir (Arapça ayların dördüncüsü) 793 tarihli, bir kenar notunda, kendi lakap ve imzası El Mevsüm Medinetül Bi-Merziban Kentinden diye adlandırdığını yazmıştır. Merziban adı, bazı eski yayınlarda da geçer. Farsça Sınır Bekçisi anlamındadır. Kamüs-ü Türki: Marsıvan , Merzifon sözcüklerinin sınır görevlisi (bekçisi) anlamına gelen, Merziban sözcüğünden kalma olduğunu yazmaktadır. (S.1256) Merzifonun kuzey yönü, Vezir köprü bölgesi, bu satraplığın sınırını oluşturduğuna göre Merziban ya da Merzipont adları bu açıklamaya uygun görünmektedir.
Bu aktarılanların ışığında, türlü tarihi kayıt ve söylentilere göre, Merzifonun Hz. İsadan birkaç yüzyıl önce kurulduğunu söyleyebiliriz. Merzifonla ilgili sağlıklı denilebilecek bilgiler, Sivas Sultanı Kadı Burhanettin yönetimindeki yerlerin Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmasıyla netleşmeye başlar. 1071de Horosan Selçuklularından Alparslan ile Bizans arasında geçen Malazgirt Savaşı, Bizansın yenilgisiyle sonuçlanmış, Alparslan, savaşta yararlılıkları görülen Melik Danişment Ahmet Gaziye, yaptıklarının ödülü olarak ele geçirdiği yerlerin yönetimini armağan etmiştir. Daha sonra bu yöreyi, İzzettin Kılıçarslan (İkinci Kılıçarslan) 1174 tarihinde tümüyle ele geçirerek Danişmentli yönetimine son vermiş, Merzifon da diğer kentlerle birlikte Selçukluların yönetimi altına girmiş, bölgedeki Danişmetli egemenliği 103 yıl sürmüştür. Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra yöremiz Moğol (İlhanlılar) ların istilasına uğramıştır. Moğol Valilerinin bölgeye ve bölge halkına birçok zararları olmuştur. Halit Ethem Beyin Düveli İslamiyet Tarihine göre Kadı Burhanettin, Akkoyunlularla Divriği Karabelde yapılan savaşta ölünce komutanları onun yerine oğlu Zeynel Abidini getirmek istemişlerse de Akkoyunlular ve Timur tehlikelerine karşı koyamayacaklarını anlayıp Osmanlıların koruması altına girmişlerdir. Sultan Yıldırım Beyazıt Sivasa kadar gelerek kenti teslim almış, böylece bölgede Osmanlı egemenliği başlamıştır. Merzifonun bu tarihten sonra hızla geliştiği kentteki yapıların tarihçelerinden anlaşılmaktadır. Merzifon ve Havzada 1350-1398 yılları arasında Taşanoğulları egemendi. Taşanoğulları, Danişmentliler ve Osmanoğulları ile birlikte Anadoluya gelen bir Türkmen boyudur. Yıldırım Beyazıt 1393de Çorumda Kadı Burhanettini yenip Amasyayı alınca Taşanoğulları kendiliklerinden Osmanlılara katılmışlardır.
Osmanlı Döneminde Merzifon
Topkapı Sarayındaki Lahana Anıtı:
Topkapı Sarayının, Bab-Hümayun denilen dış kapısından girdikten sonra birinci avlunun hemen sağındaki parke yola sapılırsa karşınıza askeri birlik binaları ve levazım depoları çıkar. Bu binaların ortasından geçen yolun sağ ve solundan karşılıklı, iki mermer anıt-sütün vardır. Her ikisi de dört metre yüksekliğinde ve kenarları otuzbeşer santim boyutundadır. Birisinin tepesinde, kenarları oymalı bir tabak içinde gösterişli bir lahana, diğerinde de bamya bulunmaktadır. Mermer sütunların üç yanı çiçek motifleriyle süslenmiştir. Bir yüzünde 1790 yılında yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Zamanla yıprandığından, tam olarak okunamamaktadır. Ancak belirgin bir şekilde okunabilen Sultan Selim ile binikiyüz tarihinin (Hicri) baştaki bir ve iki rakamlarıdır. Buna göre Üçüncü Sultan Selim zamanında H.1200 ya da 1220 yılları arasında dikildiği anlaşılmaktadır. Saray koruma askerleri arasında yapılan atış yarışmalarında başarı gösteren, Merzifon ve Amasyalılar için Padişah tarafından bu anıt-sütunlar dikilerek onurlandırılan Merzifon ve Amasyalılar, yukarıda anlatılan söylentiyi bu kanıtla belgelemişlerdir. (A. Aziz Taşan)